TARİHÇE
Mihalıççık İlçesi Y. Sakarya kesiminde Sündiken Dağlarının Güneydoğusunda kurulmuş olup, tarihi çok eskilere dayanmaktadır. İlçede eski bir yerleşim alanı olarak yer yer Selçuklular öncesi ve Selçuklular sonrasına ait kalıntılar ile tarihi eserler görülmektedir.
M.Ö. 1200 yılında boğazları geçerek Avrupa'dan gelen Frigyalı'lar Anadolu'ya yayılarak, Hititlerin merkezi olan Boğazköy'ü (Hattuşaş) yıkıp, yakmışlar, halkı kendi egemenlikleri altına almışlardır. Böylece Batı Anadolu'nun büyük kısmını ellerine geçirmişlerdir. Frigyalı'lar Anadolu'ya yerleşmekle Anadolu, Ege ve Avrupa uygarlıklarını birbirine kaynaştırmışlardır. Uygarlıkta hayli ileri giden ve Anadolu'da pek çok tarihi eserler bırakan Frigyalılar Karadeniz'in kuzeyinden gelen Kimmerler'in akınlarına dayanamayıp yıkılmışlardır. Anadolu'nun tarih öncesi üzerinde Kimmerlerin fazla etkisi görülmemiştir. Frigler'in yıkılmasından sonra "Şahin Krallar" devrinde bağımsız bir devlet kurarak az zamanda Frig topraklarının Batı kesiminde önemli yerlere yerleşmişlerdir. Lidya devleti doğudan gelen Med ve Pers'lerin saldırılarına uğramışlar ve M.Ö. 543 yılında yapılan savaşlar sonucu Anadolu Egemenliğini Persler'e bırakmak zorunda kalmışlardır. M.Ö. 546 tarihinde Pers orduları Eskişehir ili topraklarından geçen Kral yolunu izleyerek Lidyalılar'ın merkezi Sard'a ulaşmışlardır ve şehri zaptetmişlerdir. Persler akınlar halinde gelip geçici olarak kalmışlardır. Bu nedenle onlara ait tarihi kalıntılar bulunamamıştır. M.Ö. 190 yılında Anadolu, Romalıların egemenliğine geçmiştir. M.S. 395'de Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesi ile de Anadolu Bizanslılara bağlanmıştır. Bu dönemden kalan Bizanslılara ait eserler ve mezar kalıntıları Eskişehir'in İl ve İlçelerinde çokça görülmektedir. Gazneliler'in 1040 yılında Selçuklulara yenilmesiyle ve Selçuklu Hükümdarı Alparslan'ın 1071'de Malazgirt savaşını kazanması ile Türklere Anadolu kapıları açılmış oldu. Çevremiz toprakları da 1074 yılında Türklerin eline geçmiştir. Anadolu Selçuklu Sultanı Mesud tarafından 1284 yılında fermanla Aşiret Reisliğinden Uç beyliğine getirilen Osman Bey, Osmanlı devletinin kurucusu olmuştur. Gün geçtikçe güçlenen Osmanlı Beyliği 1289 yılında Eskişehir çevresini topraklarına katmıştır. Osman oğulları kayı boyundandır. Fethettikleri yerlere kendi boylarından Türkleri yerleştirmişler ve Türkçe isimler vermişlerdir. Örneğin; Kayı Köyü, Belen, Güreş, Dağcı Köyleri gibi. Osmanlı Devletinin kuruluşunda Türkmen dervişlerinin faaliyetleri önem taşımaktadır. Çevredeki Şeyhlerden Şeyh Edebali'ye büyük saygısı olan Osman Bey onu sık sık ziyaret etmiştir. Bir gün İnönü Beyine misafirliğe giden Osman Beyi, Eskişehir Beyi ve Müttefiki Harmankaya tekfuru Köse Mihal teslim almak isterler, bunun üzerine çıkan savaşta Osman Bey galip gelir ve Köse Mihal'i esir alır. Köse Mihal daha sonra Osman Beyle dost olmuş ve (1308-1318) yılları arasında müslümanlığı kabul etmiştir. Harmankaya ve çevresi Köse Mihal'e dirlik olarak verilmiştir. Yapılan araştırmalar töre ve gelenek bakımından Köse Mihal'in başlangıçta başka bir dinden olmasına rağmen ırk olarak Osmagazi'nin ırkından bir kimse olduğu ihtimalini kuvvetlendirir. Mihalıççık isminin Köse Mihal'den veya oğlu Gazi Mihal'den geldiği yönünde pek çok rivayet mevcut olmakla beraber henüz belirgin olarak hiçbiri hakkında kesin tarihi belge veya vesika elde edilememiştir.
Şemseddin Sami Kâmusü'1-Alâm, adlı eserinde 1840 tarihinden beri Ankara Vilayetinin merkez sancağına bağlı bir kaza olan Mihalıççık hakkında şu bilgileri vermektedir; "Kaza merkezi Kuyucuk Köyüdür. 59 Köyden oluşan kazanın tümü müslüman olmak üzere nüfusu 15.538'dir. Burada tahıl ve bakliyatın yanında çok çeşitli meyve ve sebze, tütün, susam, pamuk üretimi ve bazı köylerde ipekçilik yapılmaktadır. Kazada kil çıkarılır. Zanaat olarak, seccade, kilim ve çuval dokumacılığı vardır.
İSTİKLAL SAVAŞI'NDA MİHALIÇÇIK
İstiklal Savaşı boyunca ilçe merkezinde ve ilçeye bağlı köylerde muharebe ile ilgili şu gelişmelerin meydana geldiği tespit edilmiştir; Yunan kuvvetlerinin 1921 yılı ilkbaharında bu yöreye doğru gelmeye başladıkları ve 21 Temmuz günü ilçeye yakın yerlerde şiddetli çatışmaların meydana geldiği yöre halkı tarafından öğrenilmiştir. Bunun üzerine mevcut cephe karargâhı Sarıköy'e (Yunusemre) nakledilmiştir. Muharebe boyunca kuvvetlerimiz büyük kayıp vermiş, bunun neticesinde 26 Temmuz tarihinde Batı cephesinde bulunan kıtalar tamamen Sakarya Nehrinin doğusuna alınmıştır. Mihalıççık'ta ise sadece bir grup asker kalmıştır. 15 Ağustos sabahı Yunan askerleri İlçe merkezine girmiş ve ilçe işgal altına alınmıştır. Yunan ordusu Porsuk Çayının üzerine köprü yaparak Sarıköy'ü de işgal etmiştir. Diğer taraftan düşman kuvvetleri 13 Eylül 1921 tarihinde Mihalıççık'ın doğusundaki ve batısındaki ormanları ateşe vermiştir. Aynı gün Çayırhan'da bulunan 3. Kolorduya ait 1. Süvari Tümeninin Mihalıççık istikametinde düşmanla temas ettiği bildirilmiştir. 15 Eylül 1921 günü Mihalıççık istikametinde Sakarya'yı geçerek Killik civarında bir Yunan Süvari alayının mukavemeti ile karşılaşan 1. Süvari Tümeni Kartal Dağını düşmandan geri almıştır. Kartal dağının Namazla mevkiinde konaklayan Türk askerlerine Çardak, Çalcı ve Sorkun Köylerince yiyecek yardımı yapılmıştır. Diğer taraftan 18 Eylül 1921 tarihinde 3. Kolordunun yaptığı keşif ve gözetlemelerde Narlı Köyü ile Saray Köyün batısındaki hattan iki adet top ile takviyeli bir Yunan Alayının bulunduğu tespit edilmiştir. Bunun üzerine 9. Süvari alayı Mihalıççık köprüsü (Koyunağılı) civarına alınmıştı. Ankara Çay'ı hattı tamamı ile 1. Orduya ait olmak üzere Saray Köyü, Ağızözü (Ahurözü), Üçbaşlı, Ahurköy 3.Kolordunun sorumluluğu altına verilmiştir. Porsuk çayının kuzeyinde 2.Kolordu, güneyinde 3.Kolordu bulunacak ve böylece kuzeyden gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı önlem alınmış olunacaktı. Mihalıççık ve çevresinde bulunan 10. Yunan Tümenine ait 27. Alay çekilmeye başlamıştı. Çekilen Yunan askerleri Kızılbörüklü, Gökçeayva, Aşağıiğdeağacı ve Yukarıiğdeacağı Köylerini yakıp yıkmışlardı. Diğer taraftan 19 Eylül 1921 günü İlçe merkezi Yunan askerleri tarafından ateşe verildi. İlçe merkezinde Yunanlıların karargah olarak kullandıkları Hafız Hasanın evi ile Ulucamii (Camii Kebir Camii)'nin minaresi sağlam kalmıştır. 20 Eylül 1921 günü 3.Kolordunun 33.Süvari Alayına bağlı Türk askerleri Yelkentepe sırtlarını tutan Yunan Tümenini geri püskürterek halkın sevinç gözyaşları arasında Mihalıççık'a girmişlerdir. Minaredeki Yunan Bayrağı indirilerek Türk Bayrağı göndere çekilmiştir. O günleri yaşamış yaşlı insanlar "Allah bizim gördüklerimizi size göstermesin" diyerek o günlerin ne derece zor ve çileli günler olduğunu dile getirmişlerdir.